Aile Şirketlerinin Geleceğe
Taşınmasında
Kurumsallaşmanın Önemi
En az
iki neslin şirkette çalıştığı, şirketin kurulmasındaki amacın aile geçimini
sağlamak, mirasın dağılmasını önlemek olduğu ve ailenin geçimini sağlayan
kişinin başlangıçta şirketi idare ettiği, yönetim kademelerinin önemli bir
bölümünde aile üyelerinin yer aldığı veya kararların alınmasında büyük ölçüde
aile üyelerinin etkili olduğu şirketler olarak tanımlanan aile şirketlerinde,
kurumsallaşma en önemli konulardan biridir.
Aile
şirketlerinin gelecek nesillere ulaşması ülke ekonomisi içinde çok önemlidir. Aile
ve şirket işlerinin birbirinden ayrılması, şirketin geleceği için nesilden
nesile devrin sağlıklı yapılabilmesi ailenin kurumsallaşması ile olabilir. Aile
şirketinin gelecek kuşaklara devri ve devamı için olmazsa olmaz konulardan biri
olan kurumsallaşmanın ilk adımı, ailenin kurumsallaşmasıdır. Aile kurumsallaşmadan, aile bireylerinin içinde
olduğu şirket kurumsallaşamaz, ne yapılırsa yapılsın eksik kalır. Aile
şirketlerinin sürekliliği, yaşaması, gelecek kuşaklara devredilebilmesi için
aile ile iş birbirinden ayrı tutulmalıdır. Bunun içinde aile anayasası oluşturulması
çok önemlidir. Aile anayasasının hazırlanmasının kurumsallaşmanın en önemli adımlarından
biri olduğu söylenebilir. Aile anayasası oluşturma isteğinin
arkasındaki en önemli amaç, kurumun işleyişinin, günlük davranışların gelişi
güzel değil, belirli kurallara emanet edilmesidir. Kuralların yazılı olmadığı
durumlarda gerek yönetim gerekse astların bu durumu suistimal etme olasılıkları
vardır. Aile anayasası; ailenin ve şirketin işleyişini kurallı hale getirecek,
bu şekilde aile şirketinin ömrünü uzatacak, işleyişini rahatlatacak, kurallara
uyumunu kolaylaştıracak, değişim ve dinamizmi başlatacak, ortakların
kavgalarını önleyecek nitelikte bir kurallar zincirini içerecektir.
Şirketlerin tüm faaliyetlerini doğrudan etkileyecek böyle bir hazırlığın profesyonel
bir ekip tarafından yapılması yararlı olacaktır. Çünkü aile üyesi
ortaklar, bu konuda yeterli olsalar bile kurumun içinden olduklarından taraflı
olma, objektif olamama tehlikeleri vardır. Ancak aile anayasası her ne kadar
profesyonel bir ekip tarafından hazırlanacak olsa da şirket kültürü ve yapısını
aile üyesi ortaklar bildiğinden dolayı içerisinde aile üyelerin de bulunması
yararlı olacaktır. Günümüzde aile anayasasını doğru zamanda, doğru biçimde,
doğru danışmanlarla hazırlayan ve içeriğini yaşama geçiren aileler çoğalmaktadır
Aile
şirketlerinde, aile
malvarlığının korunması ve şirketin nesiller boyu devamlılığının sağlanabilmesi
için geleceğe yönelik olarak yeni nesillere devir planlarının ve halefiyet
planının oluşturulması ve geç kalınmaksızın hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. Halefiyet planının tek başına bir süreç değil, ana hissedarların bugün sahip oldukları vizyonla, şirketin uzun vadede
kazanacağı başarıyı birbirine bağlayan bir köprü olduğu bilinmelidir. Halefiyet planı aile şirketlerinde nesiller
boyu devamlılığın anahtarı olup, söz konusu planın gerçekleştirilmesinde geç
kalınmasının aile içerisinde anlaşmazlıklara ve şirket içinde yer alması
düşünülen yeni nesillerin seçiminde yanlış kararlara neden olabileceği
unutulmamalıdır.
Aile şirketlerinde, şirket amaçlarıyla ailenin amaçları arasında dengenin
gözetilmesi gerekmektedir. Bu iki grubun amaçlarından biri daima öne çıkıyor,
diğeri sürekli göz ardı ediliyorsa önemli yönetim sorunları ortaya çıkması
olağandır. Bu nedenle şirket amaçlarının ve aile amaçlarının ayrı ayrı
belirlenmesi ve değerlendirilmesi gereklidir. Eğer iki tür amaç birbirinden farklı
yönlere hareket ediyorsa aile şirketlerinin uzun vadeli çıkarları objektif
olarak gözetilmesi yönünde bir seçim yapılmalıdır. Amaçlar arasındaki ayırımın
net bir biçimde yapılmaması şirket yönetiminde bir kargaşa yaratacak,
çalışanların kafası karışacak ve kararların rasyonel alınmadığı kanısı
oluşacaktır. Bu tür sorunların çözümünde atılacak ilk adımlar aile ile şirket
arasındaki sınırların belirginleştirilmesi, tarafların görüşlerinin
öğrenilmesi, birbiriyle çatışan amaçların hassasiyetle ele alınmasıdır.
Aile şirketlerinde devretme ve süreklilik sorunu göz
ardı edilemez. Aile şirketlerinin % 70’i kurucu emekli olduktan sonra ya da
vefatından sonra satılmakta veya kapanmaktadır. Üstelik bu süreç, şirketin
mevcut değerinin altında tamamlanır. Yaşam süresinin kurucuya bağlı olmadığı
şirketlerde başarı, zamanında yapılan halefiyet ve devir planlarına bağlıdır.
Aile şirketlerinde süreklilik, nesilden nesile devir en önemli konu olarak
ailenin ve şirketin daima gündemindedir. Aile ve şirket için çok kritiktik olan
aile şirketi kalabilmek, ailenin bir sonraki neslinin yönetimi devam ettirme ve
kurucunun gücünü zamanında bırakmak istemesi ile mümkündür. Türkiye’de belirli
büyüklüğe erişmiş aile şirketlerinin önemli bir kısmı ikinci ve üçüncü, küçük
bir kısmı ise dördüncü nesile geçme aşamasındadır. Başarılı devretme için aile,
şirket ve yönetim kurulunun içinde bulunduğu şartları ve dinamikleri iyi anlamak
gerekmektedir. Bu dinamikler ailenin geleneksel kültürü ve yaşam/iş görüşü ile
ilgilidir. Ve bu dinamikleri aile-iş ilişkisinde kurgulamak ve süreci iyi
yönetmek için danışmanlık alınmasına ihtiyaç vardır. Sürecin iyi yönetilmesi
şarttır. Devretme, değişim getirir, şirket içinde geçerli olan normları ve
beklentileri altüst etme olasılığı da her zaman vardır. Şirket yapısında
gerginliğe yol açabilen bu süreç iyi yönetilmezse, bazen şirketin sürekliliğini
önleyecek kadar şiddetli olabilir.
Aile malvarlığının korunması ve şirketin nesiller
boyu devamlılığının sağlanabilmesi; geleceğe yönelik yeni nesillere devir
planlarının oluşturulması ve geç kalınmaksızın hayata geçirilmesiyle olur. Bunu
gerçekleştirebilen aileler, şirketlerinin devamını sağlar. Bu
yapılanmanın/dönüşümün zamanında ve doğru olarak gerçekleştirilmemesi halinde,
doğacak çıkar çatışmaları ve bunun şirket yönetimine yansımaması kaçınılmazdır.
Devir
ve halefiyat planı olmayan ve/veya olduğu halde tüm aile bireyleri tarafından
onaylanmayan ailelerde, şirket yönetiminde yer almayan/alamayan/yer almak
istemeyen her varis ortaklık oranına bağlı olarak şirketin bölünmesi, şirket
hisselerinin aile dışından kişilere satılması veya şirket içi bölünmelere neden
olacak risk unsurudur.
Aile şirketlerinde yaşanan en büyük sorunların
başında aile ve işin birbirine karışması gelmektedir. Birden çok kişinin aile
de yer aldığı, özellikle kurucu kuşaklardan sonraki nesillere devrolmuş
şirketlerde kurumsallaşma gerçekleşmemişse, sorunların yaşanılması kesindir.
Aile şirketlerinde, şirketten önce ailenin kurumsallaşması gerekmektedir. Aile
kurumsallaşmamış ise, aile ve iş ayrımları yazılı hale getirilmemişse, aile
şirketlerinde çatışmaların yaşanması kaçınılmazdır. Hele şirket yönetimi
sonraki kuşağa geçmiş ve bu geçiş planlı değil bir şekilde mecburen olmuşsa,
nesiller arasında oluşan iş yapış anlayışından ve vizyon farkından dolayı
problemler çıkabilir. Devir süreçlerinde iki kuşakta yönetimde ise; bakış açısı
ve yönetsel yaklaşımlar nedeniyle çatışmalar yaşanabilir. Yeni kuşak, yönetimde
profesyonel yaklaşım sergilenmesini isterken, kurucular geleneksel iş yapış
kültürlerinden vazgeçmek istemeyebilir. Bu durum ister istemez zaman içinde
karar alma süreçlerinde tıkanmaları ve aile-şirket içi çatışmaları beraberinde
getirir. Kuşaklar arasında yaşanan bu anlaşmazlık, aynı kuşak içerisinde
yaşanan yönetim rekabetinde de görülebilir. Bunların tek çözümü mümkünse kurucu
kuşak işin yönetimindeyken aileyi kurumsallaştırmaktır. Bu ise aile konseyi
kurmak ve aile anayasası ile aile bireyleri arasındaki ilişkiler, düzenlemek ve
yazılı hale getirmek gerekir. Aile tarafında aile konseyi, iş tarafında Yönetim
kurulunun birlikte çalışması, ailenin ve şirketin devamlılığı için en önemli
unsurdur.
Aile şirketlerinde Profesyonel
Yöneticilerin Önemi
Aile
üyelerinin şirket yönetiminde olan bireyleri, sürekli bir arada bulunmak ve
aynı şekilde düşünmekten dolayı, birbiriyle aynı öngörüye sahip hale
gelebilirler. Oluşan bu riski sadece aile bireylerince yönetebilmek çoğu zaman mümkün
olamayabilir. Oysa profesyonel yöneticiler, şirketin faaliyetlerine aile
üyelerinkinden farklı açıdan bakma potansiyeline sahiptirler. Ancak profesyonel
yöneticilerin aile üyeleri gibi düşünmeye zorlanmaması, bunun yerine farklı
düşünceleri dile getirmeye ve alternatifler geliştirmeye teşvik edilmeleri
gerekir. Profesyonel yöneticilerin düşüncelerinin dikkate alınması, çok sesli,
demokratik bir çalışma ortamı ve katılımcı yönetim tarzının oluşmasına yardımcı
olur.
Şirket faaliyetlerinin yönetiminde ve yürütülmesinde profesyonelliğin ön
planda olması, objektif yaklaşımların, somut verilerin, bilgi ve deneyimin
karar almada temel yol gösterici olması şirketin başarısı için önemlidir. Başarılı bir aile şirketi
yönetiminde; aile içi dengelerin gözetilmesinden ziyade iş yaşamında genel
kabul görmüş kural ve yöntemlere uygun hareket etmek yerinde olacaktır. Aile
üyeleri ile diğer çalışanlarla ilişkilerde şeffaflık, doğruluk, güven, saygı ve
hakkaniyet ön planda olmalıdır. Profesyonellik ilkesi gereğince, aile
üyesi bireylerin de, şirket çalışmalarında seçimi, atanması, yükseltilmesi,
ödüllendirilmesi, gelecek kuşakların şirket yönetiminde görev alma kararları
bilgi, deneyim, performans ve liyakat ölçütlerine göre yapılmalıdır.
Profesyonel
yöneticiler ve tüm çalışanların performansları, şirketin uzun vadeli
başarısındaki en önemli öğedir. Bu nedenle, profesyonellerin işlerini severek
azimle ve verimli bir şekilde yerine getirmelerini sağlayacak ortamların yaratılması
ve motivasyonlarının geliştirilmesi gereklidir. Bu şekildeki yaklaşım, işini
sahiplenen ve sorumluluk alan çalışanı şirkete bağlamakla mümkün olur. Tüm
çalışanların kendi çıkarlarıyla şirketin ve şirket paydaşlarının (müşteriler,
tedarikçiler, devlet, çalışanlar, sivil toplum kuruluşları gibi) çıkarları
arasında bir paralellik olduğu bilincinde olmaları için çaba gösterilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder